Ferisiler, İsa’nın Yahya’dan daha çok öğrenci edinip vaftiz ettiğini duydular –aslında İsa’nın kendisi değil, öğrencileri vaftiz ediyorlardı– İsa bunu öğrenince Yahudiye’den ayrılıp yine Celile’ye gitti.
Domnul a aflat că Fariseii au auzit că El face şi botează mai mulţi ucenici decît Ioan.
Ferisiler, İsa’nın Yahya’dan daha çok öğrenci edinip vaftiz ettiğini duydular –aslında İsa’nın kendisi değil, öğrencileri vaftiz ediyorlardı– İsa bunu öğrenince Yahudiye’den ayrılıp yine Celile’ye gitti.
Ferisiler, İsa’nın Yahya’dan daha çok öğrenci edinip vaftiz ettiğini duydular –aslında İsa’nın kendisi değil, öğrencileri vaftiz ediyorlardı– İsa bunu öğrenince Yahudiye’den ayrılıp yine Celile’ye gitti.
[] Samiriyeli kadın, “Sen Yahudi’sin, bense Samiriyeli bir kadınım” dedi, “Nasıl olur da benden su istersin?” Çünkü Yahudiler’in Samiriyeliler’le ilişkileri yoktur.
Femeia Samariteancă I -a zis: ,,Cum Tu, Iudeu, ceri să bei dela mine, femeie Samariteancă?`` -Iudeii, în adevăr, n'au legături cu Samaritenii.
[] İsa kadına şu yanıtı verdi: “Eğer sen Tanrı’nın armağanını ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O’ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi.”
-Drept răspuns, Isus i -a zis: ,,Dacă ai fi cunoscut tu darul lui Dumnezeu, şi Cine este Cel ce-ţi zice: ,Dă-Mi să beau!` tu singură ai fi cerut să bei, şi El ţi-ar fi dat apă vie.``
Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.”
Dar oricui va bea din apa, pe care i -o voi da Eu, în veac nu -i va fi sete; ba încă apa, pe care i -o voi da Eu, se va preface în el într'un izvor de apă, care va ţîşni în viaţa vecinică.``
Ama içtenlikle tapınanların Baba’ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Baba da kendisine böyle tapınanları arıyor.
Dar vine ceasul, şi acum a şi venit, cînd închinătorii adevăraţi se vor închina Tatălui în duh şi în adevăr; fiindcă astfel de închinători doreşte şi Tatăl.
Bu sırada İsa’nın öğrencileri geldiler. O’nun bir kadınla konuşmasına şaştılar. Bununla birlikte hiçbiri, “Ne istiyorsun?” ya da, “O kadınla neden konuşuyorsun?” demedi.
Atunci au venit ucenicii Lui, şi se mirau că vorbea cu o femeie. Totuş nici unul nu I -a zis: ,,Ce căuţi?`` sau: ,,Despre ce vorbeşti cu ea?``
“Sizler, ‘Ekinleri biçmeye daha dört ay var’ demiyor musunuz? İşte, size söylüyorum, başınızı kaldırıp tarlalara bakın. Ekinler sararmış, biçilmeye hazır!
Nu ziceţi voi că mai sînt patru luni pînă la seceriş? Iată, Eu vă spun: Ridicaţi-vă ochii, şi priviţi holdele, cari sînt albe acum, gata pentru seceriş.
Bunlar kadına, “Bizim iman etmemizin nedeni artık senin sözlerin değil” diyorlardı. “Kendimiz işittik, O’nun gerçekten dünyanın Kurtarıcısı olduğunu biliyoruz.”
Şi ziceau femeii: ,,Acum nu mai credem din pricina spuselor tale, ci din pricină că L-am auzit noi înşine, şi ştim că acesta este în adevăr Hristosul, Mîntuitorul lumii.``
[] Celile’ye geldiği zaman Celileliler O’nu iyi karşıladılar. Çünkü onlar da bayram için gitmişler ve bayramda O’nun Yeruşalim’de yaptığı her şeyi görmüşlerdi.
Cînd a ajuns în Galilea, a fost primit bine de Galileeni, cari văzuseră tot ce făcuse la Ierusalim în timpul praznicului; căci fuseseră şi ei la praznic.